Çöp deyip geçme kitabımla birlikte kentimizde yeniden kazanım tartışılmaya başlandı.
Yeniden Kazanım’ın uygulaması gecikse de konuşulması bile güzel. Yeniden Kazanımın uygarlık olduğunun anlatılması ve anlaşılması gerekiyor. Ben “yeniden kazanım” üstüne düşüncelerimi paylaşacağım dostlar bulmada hiç zorluk çekmiyorum. Konuşma olanağı bulduklarıma da “Yeniden Kazanım Haftası” ilan edilmesi konusundaki önerimi aktarıp bu konudaki görüşlerini almaya çalışıyorum. Aslında bu öneri, Manisalı çevrecilerin önerisi olmalı. Bu öneri, Yerel Gündem 21’in önerisi haline getirilmeli. Bu öneriye Manisa Belediyesi destek vermeli. Belediyenin önerisi durumuna getirildiğinde, bu gerçekten güzel ve anlamlı öneriyi Sayın Bülent Arınç’ın yaşama geçirebileceğini düşünüyorum.
Avrupa’da ve gelişmiş bir çok ülkelerde, yaşadığımız çağı “Yeniden Kazanım Çağı” olarak değerlendiren ve isimlendiren düşünürler var. Ancak bizim ülkemizde “Yeniden Kazanım” konusu henüz gündemimize dahi gelebilmiş değil. Eğer, Yeniden Kazanım Haftası ilan edilirse, okullarımızda ve ülkemizde yeniden kazanım gündeme gelmiş olur…
Katı Atıkların Yeniden Kazanımı, Ambalaj ve Ambalaj Atıkları Kontrolü Yönetmeliği ile 2005 yılında ülkemizin gündeminde olacak. Sadece yönetmelik nedeniyle değil, kentsel yaşam standartları nedeniyle de AB görüşmelerinde de gündeme gelecek. Avrupa çöpümüze de karışacak. Yine alınganlık gösterip kızacağız. Kızacağımız yere, çöp sorunumuzu AB’nin dayatması olmadan çözebilsek daha güzel olmaz mı?
Katı Atıkların Yeniden Kazanımı Belediyelerimizi yakından ilgilendiriyor. Belediye ve kentli yurttaş dayanışmasıyla başarılı sonuçlar alınabileceğini düşünüyorum. Manisa’da, Yeni Manisa Öncü Sitesi’nde başlattığımız Katı Atıkların Yeniden Kazanımı çalışması sonrasında yazdığım Çöp Deyip Geçme kitabı üzerine yapılan değerlendirmelerde, yurttaşlarımızın yeniden kazanımı benimsediklerini, istenildiğinde yaygınlaştırılabileceğini sevinerek gördüm.
“Yeniden Kazanım”ın yaygınlaşması için çalışmaktan, büyük mutluluk duyacağımı, bu konuda kendimi bir yurttaş olarak görevli saydığımı, istenirse ülkemin her köşesine gidip eğitim çalışmalarına katılabileceğimi duyuruyorum. Biliyorum Manisa dışından öneriler gelecek ve ben dostlarımla birlikte gidip seve, seve çöpü daha doğrusu, Yeniden Kazanımı anlatacağım. Ancak, koşullanmışlığı ve ön yargılı olmayı sevmem ama, Manisa’dan kimseden pek gel konuş diyen olmayacak. Olsun, biz Hakan Bakır ve Kemal Çamlıoğlu ile birlikte, bulduğumuz her fırsatta, yeniden kazanımın önemini dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışacağız. Bu konuda bir sunuş da hazırladım. Ortaklaşa projeksiyon makinesi alma, düşüncemiz de var. Ortaklaşa kitaplar alıp okuduğumuz gibi, ortaklaşa araç gereç alıp, eğitim için kullanmaya da başlayacağız. Kendi projeksiyon makinemizi alana kadar da, İlke Dershanesi’ninkini hoşgörülerine ve yardımseverliklerine güvenerek kullanmayı sürdüreceğiz.
Yeniden Kazamın Haftası önerimizi bir de siz düşünün. Uygun görüyorsanız, birlikte çalışmaya hazır olduğumuzu buradan duyuruyoruz…
Mustafa Pala
Karabulutlar kaplamış gökyüzünü
Kırılmış kolumuz kanadımız
Silahlarımız alınmış ellerimizden
Ordularımız dağıtılmış.
İhanet çöreklenmiş ülkeme kara bir yılan gibi
Kenetlenmiş çenelerimiz suskunuz.
Oysa esas olan, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır.
Bu da ancak bağımsız kalmakla olur. Bağımsızlıktan yoksun olan uluslar karanlıktan kurtulamazlar
Türk’ün onuru, Türk’ün yetenekleri büyüktür Türk’e tutsak olarak yaşamaktansa ölmek yaraşır,
Öyleyse ya bağımsızlık ya ölüm diyordu Mustafa Kemal.
Ya bağımsızlık ya ölüm! 26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz başladı. Çarpışmalar sırasında Türk askeri, kahramanlık ve fedakârlıklarına yenilerini ekledi. Yeni bir destan yazılıyordu Anadolu’da alın teri göz nuru ve kanla yeni bir destan yazılıyordu Anadolu bozkırında.
Başkomutan Mustafa Kemal’in, 30 Ağustos 1922’de Zafertepe’den bizzat yönettiği Büyük Taarruz’la büyük bir zafer kazanıldı. Tarihe altın harflere yazılan 30 Ağustos Zaferi’nin ardından, Çalköy’de yıkık bir evin avlusunda kırık bir kağnı arabası çevresinde toplandı paşalar. Harita üzerinde durum değerlendirmesi yaptılar.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, yanındaki, İsmet Paşa ve Fevzi Çakmak Paşa’ya Yunan Ordusunun yeniden savunma düzenine geçmesini önlemek ve Yunanları mağlup etmek için İzmir’e girmenin şart olduğunu söylüyordu. İzmir’in kurtarılmasının ardından Cumhuriyet’e giden yol açılmış olacaktı.
Mustafa Kemal, Batı Cephesindeki tüm subay ve erlere okunmak üzere bir bildiri kaleme aldı.
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları;
Afyonkarahisar-Dumlupınar Büyük Meydan Muharebesi’nde, zalim ve mağrur bir ordunun temel varlığını inanılmayacak kadar az bir zamanda yok ettiniz.
Büyük ve seçkin ulusumuzun fedakârlıklarına layık olduğunuzu kanıtladınız.
Sahibimiz olan büyük Türk ulusu geleceğine güvenmekte haklıdır.
Savaş alanlarındaki başarı ve fedakârlıklarınızı yakından görüp izliyorum.
Ulusumuzun size olan övgülerinin iletilmesine aracılık etme görevinin arkasını bırakmayacak, sürekli olarak yerine getireceğim. Ödüllendirme için başkumandanlığa öneride bulunulmasını, cephe kumandanlığına buyurdum. Bütün arkadaşlarımın, Anadolu’da daha başka meydan muharebeleri de verileceğini göz önünde bulundurarak ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü ve yurtseverliğinin kaynaklarını kullanarak, yarışmayı bütün gücüyle sürdürmesini talep ederim.
Ordular, İlk Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”
Diyordu Mustafa Kemal
76 yaşında bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıyım. En büyük dileğim, milli bayramlarımızı coşkuyla kutlanması ve büyük zaferlerin, Atatürk gibi büyük kahramanların adının ve anısının sonsuza dek yaşatılmasıdır.
30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.
© Copyright 2023 - Yeni Manisa
E-mail : info@yenimanisa.com
gerekli
gerekli - yayımlanmayacak