Bir malın, mülkün ya da paranın, belirli bir süre sonunda, hiç emek verilmeden sağladığı gelire rant deniliyor. Örneğin, kentin gelişme yönünde aldığınız arazi, arsaya dönüştüğünde sahibine büyük rant kazandırıyor.
Kentlerde rant her zaman olur. Sadece kentlerde değil, köylerde de rant olur. Ranta karşı çıkmak, nehrin akışına karşı çıkmak gibidir.
Önemli olan rantın olmaması değil rantın hakça paylaşılmasıdır. Eğer bir tarla, belediyenin aldığı bir kararla arsaya dönüşüyor ve değeri birden ona çıkıyorsa, kazanılan dokuzda belediyenin de devletinde hakkı vardır. Rant olacak ancak hakça paylaşılacak… Rant kötü bir şey değil. Kötü olun paylaşılmamasıdır.
Anlatabildiğimi yazdıklarımın anlaşıldığını düşünüyorum.
Gelelim siyaset yapma biçimine: Siyaset yapma biçimimizin doğru olduğunu düşünenlerden değilim. Karşı partinin her söylediği ve her yaptığı yanlış koşullanmışlığı içinde siyaset yapılıyor genellikle. Siyasetçi doğruya doğru yanlışa yanlış deme cesaretini ve erdemini gösteremiyor. Diyelim ki bir siyasi partili, bir diğer partilinin doğru yaptığına doğru demediği gibi yanlış demekten ve elinden gelen engellemeyi yapmaktan geri durmuyor. Muhalefete göre iktidarın hiç doğru yaptığı bir iş yok, iktidara da muhalefetin doğru söylediği hiç bir şey yok. Her şeye karşı çıkanlar, doğru olana da karşı çıkarken kendine, kentine, kentlisine, ülkesine vatandaşına zarar vereceğini hiç düşünmüyor.
Şimdi gelelim vereceğim somut örneğe: Biliyorsunuz, Yunusemre Belediye Başkanı Mehmet Çerçi, adına ne derseniz deyin, ister kentsel dönüşüm deyin ister kentsel yenileme deyin, Laleli Mahallesi için bir çalışma başlattı. Soran sorgulayan araştıran bir yurttaş olduğum için, bende bu konuyla yakından ilgilendim. Yapılması düşünülen kentsel yenileme projesi ile Laleli Mahallesinde konutu olanlar, ortalama söylüyorum, 300 bin liralık konutları yerine hiçbir masraf yapmadan 900 bin liralık konuta sahip olacaklardı. Bir başka deyişle 600 bin lira rant kazanmış olacaklardı. Evleri yenilenecek ve kendilerine daha güzel bir çevre içinde sahip oldukları evlerinden daha büyük bir ev verilecekti. Bu çalışma konut sahiplerinin çıkarlarını koruyan, alkışlanması ve desteklenmesi gereken bir projeydi. Bu projeye CHP karşı çıktı. Karşı çıkanların çoğunun anılan mahallede konutları da yoktu. Oysa yapılacak olan çalışma, öncelikle konut sahiplerinin kentimizin, kentlimizin ve belediyemizin yararına bir çalışmaydı. Bu çalışma parti ayrımı gözetmeksizin herkesin desteklemesi gereken bir çalışmaydı. Göreceksiniz, konu daha iyi anlaşılınca, konut sahipleri, kentsel dönüşümü engelleyenleri hiç bağışlamayacaktır. Böyle anlamsız karşı çıkmalar engellemeler ne çalışmayı yürütenlere nede onların partilerine bir yarar sağlamaz. Siyaset yapanlar neyin doğru neyin yanlış olduğuna bakmalı ve ona göre karar vermeli. Siyaset yapanlar, kentin ve ülkenin çıkarı söz konusu olduğunda işbirliği ve dayanışma yapabilmeli.
Doğruya doğru yanlışa yanlış demeyi öğrenmeliyiz. Siyaset germeden gerilmeden yapılmalı. Meclislerde oybirliği ile alınan kararlarda olmalı.
Manisa Büyükşehir Meclisinde, Manisa’nın Revizyon İmar Planı kabul edildi. Bu kabul kararı tüm partiler için alkışlanacak bir karardır. Herkes düşüncesini söylemiş ve Revizyon İmar Planının askıya çıkması kabul edilmiştir. Kabul edilmeseydi, kentin gelişmesi engellenmiş olurdu. Meclis üyelerinin tümünü yürekten kutluyorum. Gereksiz yere germeye gerilmeye hiç gerek yok.
Germeden gerilmeden kimseyi dışlamadan güler yüzlü yeni bir siyaset yapma biçimi geliştirmeliyiz. Bu bizden, bu bizden değil anlayışından kurtulmalıyız.
Keşke, Laleli Mahallesi için kentsel dönüşüm çalışması engellenmeseydi. Keşke uzlaşma sağlanabilseydi. Lalelide konut sahibi olanlar daha güzel bir çevrede yeni konutlarına sahip olabilselerdi. Doğruyu doğru yanlışa yanlış demeyi öğreneceğiz dedim ya, Yunusemre Belediye Başkanı Mehmet Çerçi’nin yaptığı doğruydu, vatandaşın yararına kentimizin yararına olacaktı. Karşı çıkanlar konut sahiplerini örgütleyenler yanlış yaptılar. Yanlışlardan ders almak, yanlış yaptık diyebilmek bir erdemdir. Yaptıklarını konut sahiplerine ve kente verdikleri zararı bir daha düşünsünler.
Kentlerde rant olur. Önemli olan oluşacak rantın hakça paylaşılmasıdır. Siyaset hep karşı çıkarak engel olarak değil, doğru olana, halkın, kentin ve ülkenin yararına olana destek verilerek yapılır…
Özlediğimiz yeni siyaset yapma biçiminin gelişmesi dileği ile sevgiler saygılar sunuyorum…
Karabulutlar kaplamış gökyüzünü
Kırılmış kolumuz kanadımız
Silahlarımız alınmış ellerimizden
Ordularımız dağıtılmış.
İhanet çöreklenmiş ülkeme kara bir yılan gibi
Kenetlenmiş çenelerimiz suskunuz.
Oysa esas olan, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır.
Bu da ancak bağımsız kalmakla olur. Bağımsızlıktan yoksun olan uluslar karanlıktan kurtulamazlar
Türk’ün onuru, Türk’ün yetenekleri büyüktür Türk’e tutsak olarak yaşamaktansa ölmek yaraşır,
Öyleyse ya bağımsızlık ya ölüm diyordu Mustafa Kemal.
Ya bağımsızlık ya ölüm! 26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz başladı. Çarpışmalar sırasında Türk askeri, kahramanlık ve fedakârlıklarına yenilerini ekledi. Yeni bir destan yazılıyordu Anadolu’da alın teri göz nuru ve kanla yeni bir destan yazılıyordu Anadolu bozkırında.
Başkomutan Mustafa Kemal’in, 30 Ağustos 1922’de Zafertepe’den bizzat yönettiği Büyük Taarruz’la büyük bir zafer kazanıldı. Tarihe altın harflere yazılan 30 Ağustos Zaferi’nin ardından, Çalköy’de yıkık bir evin avlusunda kırık bir kağnı arabası çevresinde toplandı paşalar. Harita üzerinde durum değerlendirmesi yaptılar.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, yanındaki, İsmet Paşa ve Fevzi Çakmak Paşa’ya Yunan Ordusunun yeniden savunma düzenine geçmesini önlemek ve Yunanları mağlup etmek için İzmir’e girmenin şart olduğunu söylüyordu. İzmir’in kurtarılmasının ardından Cumhuriyet’e giden yol açılmış olacaktı.
Mustafa Kemal, Batı Cephesindeki tüm subay ve erlere okunmak üzere bir bildiri kaleme aldı.
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları;
Afyonkarahisar-Dumlupınar Büyük Meydan Muharebesi’nde, zalim ve mağrur bir ordunun temel varlığını inanılmayacak kadar az bir zamanda yok ettiniz.
Büyük ve seçkin ulusumuzun fedakârlıklarına layık olduğunuzu kanıtladınız.
Sahibimiz olan büyük Türk ulusu geleceğine güvenmekte haklıdır.
Savaş alanlarındaki başarı ve fedakârlıklarınızı yakından görüp izliyorum.
Ulusumuzun size olan övgülerinin iletilmesine aracılık etme görevinin arkasını bırakmayacak, sürekli olarak yerine getireceğim. Ödüllendirme için başkumandanlığa öneride bulunulmasını, cephe kumandanlığına buyurdum. Bütün arkadaşlarımın, Anadolu’da daha başka meydan muharebeleri de verileceğini göz önünde bulundurarak ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü ve yurtseverliğinin kaynaklarını kullanarak, yarışmayı bütün gücüyle sürdürmesini talep ederim.
Ordular, İlk Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”
Diyordu Mustafa Kemal
76 yaşında bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıyım. En büyük dileğim, milli bayramlarımızı coşkuyla kutlanması ve büyük zaferlerin, Atatürk gibi büyük kahramanların adının ve anısının sonsuza dek yaşatılmasıdır.
30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.
© Copyright 2024 - Yeni Manisa
E-mail : info@yenimanisa.com
gerekli
gerekli - yayımlanmayacak