Facebook vazgeçilmezlerimden birisi oldu.Yazdıklarımı ve çektiğim fotoğrafları paylaşıyorum facebook sayfamda. En çok beğenilen ve paylaşılan yazıların çok kısa olanlar olduğunu görüyorum. Bir iki cümlelik yazılar okunuyor ama uzun yazılar pek okunmuyor. Bunu beğenenlerin sayısından anlıyorum.
Kitap, gazete, dergi okuyanların sayısı giderek azalıyor. İnsanlar yoğun bir koşuşturmanın içindeler; ne kendilerine ne de arkadaşlarına zaman ayırıyorlar. Fazla düşünmek kafayı yormak istemiyorlar. Zamanı olanlar televizyon başında içi boş evlilik programlarını izliyorlar. Aslında izlemiyorlar bakıyorlar. İzlemek anlamaya yorumlamaya özümsemeye çalışmaktır. İnsanlar sadece bakıyorlar. İnsanlar beyinlerini daha az kullanmaya başladılar. Hızlanan beyinleri değil bedenleri insanların. Birşey üretmeden hazır şablonları kullanıyorlar. İnsanlar insanlıktan uzaklaşıp makineleşiyorlar.
Paylaştıklarım içinde kısa olanlar beğeniliyor dedim ya, işte o beğenilenlerden birkaçını burada paylaşmak istiyorum sizlerle.
Bir kazandıklarınıza birde kaybettiklerinize bakın. Kazandıklarınız kaybettiklerimizden daha değerliyse mutlu olabilirsiniz. Kazandığınız sadece paraysa ne siz mutlu olursunuz ne de o parayı bıraktıklarınız. Kazanmak denilince insanların aklına sadece para geliyorsa, insanlığımızı kaybediyoruz demektir. İnsanı yücelten değerler olmalı kazandıklarımız. İnsanı yücelten evrensel değerler olmalı...
Bir başka paylaşımım da şiir değilse de şiir gibiydi, şiirimsiydi.
Kimimiz fakir kimimiz zengin değildik
Hepimiz fakirdik
Hepimiz yamalı giyerdik
Birbirimizi severdik
Ne bulursak onu yerdik
Paramız pulumuz yoktu
Mutluyduk
Şimdi yamalı giymiyoruz
Kimimiz zengin kimimiz fakiriz
Ne zenginimiz mutlu ne fakirimiz...
İnsanın yaşı yetmişi aşınca yaş takıntısı mı başlıyor bilemiyorum.
Bu aralar yaş konusunu fazla konuşuyorum. Yaşla ilgili paylaşımlar yapıyorum.
Yaşın kaç olursa olsun. Mutlaka bir işin olsun. İşin biterse işin biter. Akşam yatarken yapacaklarını düşünerek yat ki, yataktan dinç kalkasın. Unumu eledim , eleğimi duvara astım deme sakın. Bırak umutların diri kalsın. İnsanı ayakta tutan yaşama gücü veren anıları değil umutlarıdır bilesin...
Hayal kurmayı, hayalleri projeye dönüştürmeyi, kaynak bulup gerçekleştirmeyi çok seviyorum. Aşağıdaki cümleyi de bu nedenle paylaştım:
"Hayatta olmaz denileni oldurmaktan, bitmez denileni bitirmekten daha keyifli ne olabilir ki... "
Ben yaşamaktan keyif alan bir insanım. İşimin bitince işimin biteceğini biliyorum. Yetmiş yaşını aştım ama aktif çalışmaya devam ediyorum. Teknolojiden uzak durmuyorum. Akıllı telefonları, sosyal medyayı seviyorum. Geçmişe özlem duymak yerine, gelecek güzel günlerin düşünü kuruyorum. Her yaşın ayrı bir güzelliği var bunu biliyorum ve güzellikleri yaşamaya çalışıyorum. Yüreğiniz atıyorsa değmeyin keyfinize.
Karabulutlar kaplamış gökyüzünü
Kırılmış kolumuz kanadımız
Silahlarımız alınmış ellerimizden
Ordularımız dağıtılmış.
İhanet çöreklenmiş ülkeme kara bir yılan gibi
Kenetlenmiş çenelerimiz suskunuz.
Oysa esas olan, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır.
Bu da ancak bağımsız kalmakla olur. Bağımsızlıktan yoksun olan uluslar karanlıktan kurtulamazlar
Türk’ün onuru, Türk’ün yetenekleri büyüktür Türk’e tutsak olarak yaşamaktansa ölmek yaraşır,
Öyleyse ya bağımsızlık ya ölüm diyordu Mustafa Kemal.
Ya bağımsızlık ya ölüm! 26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz başladı. Çarpışmalar sırasında Türk askeri, kahramanlık ve fedakârlıklarına yenilerini ekledi. Yeni bir destan yazılıyordu Anadolu’da alın teri göz nuru ve kanla yeni bir destan yazılıyordu Anadolu bozkırında.
Başkomutan Mustafa Kemal’in, 30 Ağustos 1922’de Zafertepe’den bizzat yönettiği Büyük Taarruz’la büyük bir zafer kazanıldı. Tarihe altın harflere yazılan 30 Ağustos Zaferi’nin ardından, Çalköy’de yıkık bir evin avlusunda kırık bir kağnı arabası çevresinde toplandı paşalar. Harita üzerinde durum değerlendirmesi yaptılar.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, yanındaki, İsmet Paşa ve Fevzi Çakmak Paşa’ya Yunan Ordusunun yeniden savunma düzenine geçmesini önlemek ve Yunanları mağlup etmek için İzmir’e girmenin şart olduğunu söylüyordu. İzmir’in kurtarılmasının ardından Cumhuriyet’e giden yol açılmış olacaktı.
Mustafa Kemal, Batı Cephesindeki tüm subay ve erlere okunmak üzere bir bildiri kaleme aldı.
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları;
Afyonkarahisar-Dumlupınar Büyük Meydan Muharebesi’nde, zalim ve mağrur bir ordunun temel varlığını inanılmayacak kadar az bir zamanda yok ettiniz.
Büyük ve seçkin ulusumuzun fedakârlıklarına layık olduğunuzu kanıtladınız.
Sahibimiz olan büyük Türk ulusu geleceğine güvenmekte haklıdır.
Savaş alanlarındaki başarı ve fedakârlıklarınızı yakından görüp izliyorum.
Ulusumuzun size olan övgülerinin iletilmesine aracılık etme görevinin arkasını bırakmayacak, sürekli olarak yerine getireceğim. Ödüllendirme için başkumandanlığa öneride bulunulmasını, cephe kumandanlığına buyurdum. Bütün arkadaşlarımın, Anadolu’da daha başka meydan muharebeleri de verileceğini göz önünde bulundurarak ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü ve yurtseverliğinin kaynaklarını kullanarak, yarışmayı bütün gücüyle sürdürmesini talep ederim.
Ordular, İlk Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”
Diyordu Mustafa Kemal
76 yaşında bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıyım. En büyük dileğim, milli bayramlarımızı coşkuyla kutlanması ve büyük zaferlerin, Atatürk gibi büyük kahramanların adının ve anısının sonsuza dek yaşatılmasıdır.
30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.
© Copyright 2023 - Yeni Manisa
E-mail : info@yenimanisa.com
gerekli
gerekli - yayımlanmayacak