Dört Kapı Manisa`ya yakışır. Dört Kapı Manisa`ya kimlik kazandırır.
Gelişen kentlere bakın, kentli yurttaşların, soran, sorgulayan, araştıran yurttaşlar olduklarını, kentinin gelişmesine katkıda bulunmaya, karar ve üretim süreçlerinin içinde olmaya çalıştıklarını, aidiyet duygularının çok güçlü olduğunu görürsünüz. Bu yazı da kentli yurttaş olma sorumluluğu ile çalışmanın, (Ben yaşadığım bu kent için neler yapabilirim?) sorusuna yanıt aramanın bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Sıkça tekrarladığım gibi, atılım olması için önce katılımın olması gerekiyor. Katılım olmadan atılım olmuyor. Kentli yurttaş, kendini kentin sakini gibi değil, sahibi gibi gören ve katılan yurttaştır.
Geçmişe dönüp baktığımızda, Manisa’nın tarihin her döneminde, farklı yönleriyle öne çıkan, önemli bir yerleşim yeri olmayı başarmış bir kent olduğunu görüyoruz. Yaşadığımız kent ve çevresinin ilk çağlardan günümüze uzanan, mitolojide yer bulan, görkemli bir geçmişi var. Uygun iklim koşulları, zengin bitki örtüsü, doğal güzelliği, tarihi zenginliği ve konumu Manisa’yı öne çıkarmaya yetmiş yıllar boyu.
Manisa tarihin her döneminde önemli bir yerleşim yeridir dediğimize göre, bu savımızı yeni eserlerle ortaya koymalı ve öne çıkarmalıyız. Bunu başardığımızda, kentimiz hakettiği ilgi ve desteği mutlaka görecektir. Kendini kentin sakini değil sahibi olarak gören bir Manisalı olarak, Manisa’nın tarihin her döneminde önemli bir yerleşim yeri olduğunu çarpıcı biçimde ortaya koyacak MANİSA’YA DÖRT KAPI önerimi bir kez daha paylaşmak istiyorum.
Manisa’nın dört girişine dört kapı yapılıp, bu kapılara, Bereket Kapısı; Fatih Kapısı; Cumhuriyet Kapısı; Batı Kapısı isimleri verilmeli. Adlarını saydığımız kapılardan birisi olan Cumhuriyet Kapısı’nın yapımı tamamlandı. Kentin İzmir yönündeki ormanla buluştuğu noktaya, Önceki Valilerimizden Sayın Muzaffer Ecemiş döneminde yapımına başlanılan ve sonraki valilerimizin katkıları ile tamamlanan Kuva-i Milliye (Ulusal güçler) ve Cumhuriyet Anıtı’nın bulunduğu kent girişi, kentimizin Cumhuriyet Kapısıdır.
Manisa’nın dört yönüne yapılacak dört kapı Manisa’nın geçmiş ve gelecekle buluşma noktaları, tarihe açılan zaman tünelleri ve geleceğe bırakacağımız kültürel mirasımız olacaktır. Kapı olarak düzenlenebilecek öyle güzel noktalar var ki, Cumhuriyet Kapısı dışındaki diğer üç kapı için üç hazır nokta girişimin başlatılmasını bekler durumda.
Cumhuriyet Kapısından sonra ikinci kapı, Turgutlu yolu üzerindeki Akpınar Tesislerinin bulunduğu alanda yapılmalıdır. Bu kapıya Kibele Kapısı adı verilebilir. Bu kapı bizim İlk Çağlarda da önemli bir yerleşim yeri olduğumuzun simgesi olacaktır. Akpınar Tesisleri Kibele Kapısının yapımını kolaylaştıracaktır.
Üçüncü kapı, Gediz Köprüsünün bulunduğu noktadır. Bu alan Fatih Kapısı olarak düzenlenmelidir. Kente bu noktadan girenlere, Şehzadeler kentine girdikleri anıtlarla gösterilmeli. Fatih anıtı bu alanda yaptırılarak, O’nun bir çağdan bir çağa ve yerleşik topluma, kentliliğe geçişin simgesi olduğu vurgulanmalıdır
Dördüncü kapı, giderek önemi artan, kentimizin gelişme aksına paralel biçimde uzanan Menemen Yolu üzerine yapılmalıdır. Üniversite yolunun bu yola bağlanması, sanayileşmenin ve kentleşmenin batıya doğru gelişmesi bu kapıyı da önemli ve anlamlı yapmaktadır. Bu kapıya da Batı Kapısı adı verilmelidir.
Kentin giriş ve çıkışlarına yapılacak, Bereket Kapısı, Fatih Kapısı, Batı Kapısı ve Cumhuriyet Kapısı adlarını taşıyacak dört kapı ile, Manisa’mızın tarihin her döneminde taşıdığı önem vurgulanmış olacaktır. Bu dört kapı ile, Manisa’mızın köklü geçmişinden mutlu geleceğine köprüler kurulacak, aydınlığa kapılar aralanacaktır. Kapılar kentimize yeni bir kimlik ve kişilik kazandıracaktır.
Haydi Manisa, bu kentin görkemli geçmişine ve mutlu geleceğine sahip çıkalım. Bu güzel kenti bir dünya kenti yapalım. İnanırsak, istersek ve çalışırsak olur...
Karabulutlar kaplamış gökyüzünü
Kırılmış kolumuz kanadımız
Silahlarımız alınmış ellerimizden
Ordularımız dağıtılmış.
İhanet çöreklenmiş ülkeme kara bir yılan gibi
Kenetlenmiş çenelerimiz suskunuz.
Oysa esas olan, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır.
Bu da ancak bağımsız kalmakla olur. Bağımsızlıktan yoksun olan uluslar karanlıktan kurtulamazlar
Türk’ün onuru, Türk’ün yetenekleri büyüktür Türk’e tutsak olarak yaşamaktansa ölmek yaraşır,
Öyleyse ya bağımsızlık ya ölüm diyordu Mustafa Kemal.
Ya bağımsızlık ya ölüm! 26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz başladı. Çarpışmalar sırasında Türk askeri, kahramanlık ve fedakârlıklarına yenilerini ekledi. Yeni bir destan yazılıyordu Anadolu’da alın teri göz nuru ve kanla yeni bir destan yazılıyordu Anadolu bozkırında.
Başkomutan Mustafa Kemal’in, 30 Ağustos 1922’de Zafertepe’den bizzat yönettiği Büyük Taarruz’la büyük bir zafer kazanıldı. Tarihe altın harflere yazılan 30 Ağustos Zaferi’nin ardından, Çalköy’de yıkık bir evin avlusunda kırık bir kağnı arabası çevresinde toplandı paşalar. Harita üzerinde durum değerlendirmesi yaptılar.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, yanındaki, İsmet Paşa ve Fevzi Çakmak Paşa’ya Yunan Ordusunun yeniden savunma düzenine geçmesini önlemek ve Yunanları mağlup etmek için İzmir’e girmenin şart olduğunu söylüyordu. İzmir’in kurtarılmasının ardından Cumhuriyet’e giden yol açılmış olacaktı.
Mustafa Kemal, Batı Cephesindeki tüm subay ve erlere okunmak üzere bir bildiri kaleme aldı.
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları;
Afyonkarahisar-Dumlupınar Büyük Meydan Muharebesi’nde, zalim ve mağrur bir ordunun temel varlığını inanılmayacak kadar az bir zamanda yok ettiniz.
Büyük ve seçkin ulusumuzun fedakârlıklarına layık olduğunuzu kanıtladınız.
Sahibimiz olan büyük Türk ulusu geleceğine güvenmekte haklıdır.
Savaş alanlarındaki başarı ve fedakârlıklarınızı yakından görüp izliyorum.
Ulusumuzun size olan övgülerinin iletilmesine aracılık etme görevinin arkasını bırakmayacak, sürekli olarak yerine getireceğim. Ödüllendirme için başkumandanlığa öneride bulunulmasını, cephe kumandanlığına buyurdum. Bütün arkadaşlarımın, Anadolu’da daha başka meydan muharebeleri de verileceğini göz önünde bulundurarak ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü ve yurtseverliğinin kaynaklarını kullanarak, yarışmayı bütün gücüyle sürdürmesini talep ederim.
Ordular, İlk Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”
Diyordu Mustafa Kemal
76 yaşında bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıyım. En büyük dileğim, milli bayramlarımızı coşkuyla kutlanması ve büyük zaferlerin, Atatürk gibi büyük kahramanların adının ve anısının sonsuza dek yaşatılmasıdır.
30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.
© Copyright 2023 - Yeni Manisa
E-mail : info@yenimanisa.com
gerekli
gerekli - yayımlanmayacak