18 Eylül 2013

Manisa’yı Sevmek


Sevgi üzerine yazdığım yazıların daha çok ilgi çektiğini görüyorum.  Sevgi üzerine yazmak benim hoşuma gittiği kadar okuyanların da hoşuna gidiyor. Keşke, sevgisizliğin giderek büyüdüğü insanların, girerek yalnızlaştığı bir zamanda hep sevgi üzerine yazıp, hep sevgi üzerine konuşabilsek.

Sevgisiz yaşamak aç susuz  yaşamak kadar zor düşünen bir insan için.  Sevmek  de sevilmek de  vazgeçilmez bir ihtiyaç. İnsan kendini sever önce,  insanın kendini  sevmemesinin sonu intihara kadar  uzanan bir  hastalıktan başka bir şey  değildir. Kendini sevdiğin kadar, aileni, aileni sevdiğin kadar, komşularını, komşularını sevdiğin kadar hemşehrilerini, hemşehrilerini sevdiğin kadar ulusunu, ulusunu sevdiğin kadar  da tüm insanları seveceksin.  Bir de yaşadığın evi seveceksin. Yaşadığın evi sevdiğin kadar, mahalleni, mahalleni sevdiğin kadar kentini, kentini sevdiğin karar ülkeni, ülkeni sevdiğin kadar tüm Dünya’yı ve tüm evreni seveceksin. İste o zaman sevgi ustası oldun demektir. İşte o zaman yaşamın tadını alacaksın demektir.  Konumuz, sevgi. Özellikle kent ve hemşehri sevgisi. Yaşadığın kenti ve birlikte olduğun insanları sevmenin  insana yüklediği sorumluluklar da var.  Sevdiğin kentin daha güzel, birlikte olduğun insanların daha mutlu olması için çaba göstereceksin. Bu kentli olmanın ötesinde insan olmanın da gereği. 

Yaşadığımız kent  Manisa,  doğanın cömert davrandığı  güzel bir kent. Görkemli Spil Dağı ve  Gediz ovasını sulayan, bereketli Gediz nehri iki önemli varlığımız. Gediz’i kirletmişiz. Spil’in  mitolojik değerinin yeterince farkında değiliz. İkisinden de yararlanamıyoruz.  Şu görkemli  Spil Dağının mitoloji içindeki yerini ve önemini  bir görsek, bunu programlı biçimde önce ülkemizin insanlarına, sonra tüm insanlara anlatsak, Manisa adının duyulmasına ve yıllardır sözünü ettiğimiz turizmin gelişmesine  büyük katkısı olacaktır.

İzmir’li  ozan Homeros’un  İlyada’sında  Spil’in adı  çok sık geçer. Spli’de yaşananlar uzun uzun anlatılır. Tantalis kentinin  kralı  Tantolos, Tantolos’un  taşa dönüştürülen kızı Niobe,, Denizleri  aşıp, çıktığı adaya adı verilen Pelops’un Spil’de yaşadıkları  anlatılır.  Ölümlü Tantolos , ölümsüzler sofrasının değişmeyen konuğudur Spil’in  Doruklarında.  Ölümlü Tantalos, ölümsüzlük ister tanrılardan.  Ölümsüzler, bir ölümlülünün ölümsüzlük istemesine bozulurlar. Bozululur da, Spil’in Doruklarında bir kuyuda ölümsüzlüğe  tutsak ederler  Tantalos’u.   İçine atıldığı kuyunun dibinde su vardır, eğilip içemez,  Kuyunun ağzından içeri meyveler sarkar uzanıp alamaz.  Çektiği işkence, varlık içinde yokluğu yaşayanların işkencesidir. Bu işkencenin adına “Tantalos  İşkencesi” denir tüm Dünya’da. Varlık içinde yokluk çekiyoruz. Demek ki, bizde Tantalos işkencesi  yaşıyoruz.

Sanırım üç dört yıl önceydi. BBC  televizyonunun ekipleri Manisa’ya geldi.  Sülüklü gölden başlayıp,  Spil’in doruklarına kadar ulaştılar. Niobe’yi ve  Kibele’yi çektiler.  Çektikleri belgesel BBC’de yayınlandı.  Manisa  için  ne büyük bir tanıtım olanağı.  BBC heyetinin içinde bir de Arkeolog araştırmacı yazar vardı. Kendisiyle  tanışma ve konuşma olanağı  buldum.  Peter James  “Kayıp Kent Atlantis Bulundu “ kitabının yazarı.  Peter James  kayıp kent Atlantis’in  Manisa’da olduğunu söylüyor.  Bulgularına o denli güveniyor ki, bunu kitap haline getirmiş, BBC yazılanları belgesel yapmaya değeler bulup, Manisa’ya ekip göndermiş.  Ne kadar önemli, ne kadar büyük bir olanak Manisa için.  Benzer bir olay başka bir Avrupa ülkesinin bir kenti için söz konusu olsaydı. Kayıp kent Atlantis’in başka bir ülkenin herhangi bir kentinde bulunduğu söylenseydi. Önce o kentin yöneticileri ve o kentte yaşayanlar, sonra o ülke tümüyle  ayağa kalkardı. Abartmadan söylüyorum. O ülkenin  Kültür Bakanı, ilgili sivil toplum  örgütlerinin yöneticileri ve medya ,o kente gelirdi. Ülkenin tüm televizyonları  söz ederdi. Bizde ne oldu? BBC ekibi geldi. Çekimlerini yapıp döndü. Kayıp kent Atlantis  Manisa’da mıdır  bilemiyoruz. Peter James  Manisa’da  olduğunu  söylüyor.  James’in dayanağı  Mitoloji.  Homeros’un söylediklerinin doğru olduğu her gün yeni bulgularla ortaya çıkıyor. Örneğin,  Homeros’un İlyada  Destanında anlattığı,  son günlerde gösterime giren ve izleyici rekorları kıran TROYA filminde de konu edilen, Hektor  ve Aşil’in  kavgasının  gerçek olduğundan söz ediliyor.  Trova’da kazı yapanlar. Hektor’la Aşıl’in  önünde döğüştüğü söylenen mağara’ya ulaştılar. Kayıp kent Atlantis niye Manisa’da olmasın. Ama biz kayıp kent Atlantis’ten önce, Niobe’nin  100 metre ötesinde ve toprağın iki metre altındaki  tiyatroyu  çıkaramamışız gün yüzüne. Niobe’nin çevresini düzenleyelim.  Çöplük görüntüsü kalksın ortadan. Biz bilmesek de, biz önemsemesek de, Niobe’nin  mitoloji içinde büyük  ve önemli bir yeri var. Dışarıdan gelecek her yabancı önce Niobe’yi ve Kibele’yi soracaktır. Dışarıdan gelen konuklara sadece Mesir macunu vermek yetmez.. Niobe’nin ve Kibele’nin çevresini düzenlememek kente karşı suç işlemektir.  Kenti sevmemektir. Bu kent bizim. Geçmişiyle geleceği ile bizim. Kibele’si  Niobesi,  Muradiye Camisiyle, güzelim Osmanlı yapılarıyla bizim. Kirlettiğimiz Gediz’i ile, Önemini, mitoloji içindeki yerini iyice bilemediğimiz Spil’iyle bizim, Yerin altından gün yüzüne çıkaramadığımız tiyatrosuyla, Hafsa Sultanı Merkez Efendisiyle bizim. Bu kent  bizim, hepimizin.  Bu kenti ve bu kentin insanlarını  sevmekle başlamalıyız işe. Bu kenti ve bu kentin insanlarını sevelim. Bunu başarırsak kentimiz daha güzel, insanlarımız daha mutlu olur.


Mustafa Pala


Yukarı Çık
Bu haber : 2973 kez izlenmiştir

Yorumlar



Henüz hiç yorum yapılmamıştır.
 

gerekli

gerekli - yayımlanmayacak




Bu sayfa : 1195955 kez ziyaret edilmiştir.
Bu sayfa : 1195864 kez ziyaret edilmiştir.
Bu sayfa : 1195813 kez ziyaret edilmiştir.
Bu sayfa : 1196959 kez ziyaret edilmiştir.

Bu sayfa : 1213493 kez ziyaret edilmiştir.