Kirli Gediz, ölü bir nehir şimdi. O’nu hep birlikte öldürdük.
Kimin az, kimin çok kirlettiğine değil, nasıl temizleneceğine odaklanma zamanı şimdi.
Gediz’e akan, Gediz’ı kirleten kaynakları kurutsak ya da temizlesek, Gediz inanın, kendisi bile yeniden canlanmak, yeniden temiz akmak için çaba gösterir.
Gediz’de yeniden balıklar yaşamaya başlar.
Gediz yeniden canlılık kaynağı olur.
Gediz’i temizlemenin bir tek ön koşulu var. Bu da, Gediz Havzası’ndaki kentlerin, Kütahya, Uşak, Manisa ve İzmir’in tek bir il gibi hareket etmesidir. Kısacası, Havza Planlaması’dır. Gereken çok başlılıktan kurtulmaktır.
Gediz’i, illeri yarıştırarak, illeri çekiştirerek temizleyemeyiz..
Gediz, Gediz’in geçtiği illerin planlı işbirliği ve dayanışmasıyla temizlenebilir ancak.
Gediz için yetkilerle donatılmış bir EŞGÜDÜM VALİSİ, (siz isterseniz Koordinasyon Valisi diyebilirsiniz) atanması gerekiyor…
Gediz’in temizlenmesi bu kadar basit işte. Havza Planlaması’ndan da bahseden, çok değil 3-5 maddelik bir yasa ve ardından bir yönetmelik çıkarılacak. Havza bazında planlama ve çalışma yapılacak.
Hani şu zaman zaman gündeme gelen İzmir – Manisa çekişmesi var ya, o çekişme ve anlamsız yarışma bitirilmeli artık. İzmir ve Manisa arasında işbirliği ve dayanışma başlatılmalı.
Birbirine Manisa ve İzmir kadar yakın başka iki il yok ülkemizde. İlişkileri bu kadar iç içe olan başka iki il yok ülkemizde. Bir ilde oturulup diğer ilde çalışılan ya da okunan başka iki il yok ülkemizde…
Yaşadığımız kent Manisa’da bir planlama ve yatırım yapılırken, İzmir gerçeğini göz ardı edemezsiniz. İzmir’de planlama yaparken, Manisa gerçeğini göz ardı edemez.
Manisa’nın, Manisa’ya İzmir’den daha uzak ilçeleri olduğu gibi, İzmir’in de Manisa’dan daha uzak ilçeleri hatta mahalleleri bile var. İzmir’le Manisa bir ilin mahalleleri kadar birbirine yakın iki il merkezi. Bu fiziki yakınlığı görmezlikten gelerek yaptığımız planlamaların amacına ulaşması zorlaşacaktır.
Manisa ve İzmir büyük bir kentin iki parçası gibiyiz. Bu durumun getirdiği sakıncalardan ve sorunlardan çok, getirdiği ve getireceği kolaylıkları ve olanakları tartışmalıyız.
Birde, kendimizi Ege’li, Gediz Havza’lı gibi düşünelim. O zaman Kütahyalılarla, Uşaklılarla, İzmirlilerle aynı saflarda olduğumuzu görürüz…
Biz Egeliyiz ve Gediz kirliliği önde gelen sorunumuzdur. Bu sorunu çekişerek yarışarak değil, dayanışma yaparak çözebiliriz…
Ne dersiniz ?
Mustafa Pala
Karabulutlar kaplamış gökyüzünü
Kırılmış kolumuz kanadımız
Silahlarımız alınmış ellerimizden
Ordularımız dağıtılmış.
İhanet çöreklenmiş ülkeme kara bir yılan gibi
Kenetlenmiş çenelerimiz suskunuz.
Oysa esas olan, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır.
Bu da ancak bağımsız kalmakla olur. Bağımsızlıktan yoksun olan uluslar karanlıktan kurtulamazlar
Türk’ün onuru, Türk’ün yetenekleri büyüktür Türk’e tutsak olarak yaşamaktansa ölmek yaraşır,
Öyleyse ya bağımsızlık ya ölüm diyordu Mustafa Kemal.
Ya bağımsızlık ya ölüm! 26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz başladı. Çarpışmalar sırasında Türk askeri, kahramanlık ve fedakârlıklarına yenilerini ekledi. Yeni bir destan yazılıyordu Anadolu’da alın teri göz nuru ve kanla yeni bir destan yazılıyordu Anadolu bozkırında.
Başkomutan Mustafa Kemal’in, 30 Ağustos 1922’de Zafertepe’den bizzat yönettiği Büyük Taarruz’la büyük bir zafer kazanıldı. Tarihe altın harflere yazılan 30 Ağustos Zaferi’nin ardından, Çalköy’de yıkık bir evin avlusunda kırık bir kağnı arabası çevresinde toplandı paşalar. Harita üzerinde durum değerlendirmesi yaptılar.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, yanındaki, İsmet Paşa ve Fevzi Çakmak Paşa’ya Yunan Ordusunun yeniden savunma düzenine geçmesini önlemek ve Yunanları mağlup etmek için İzmir’e girmenin şart olduğunu söylüyordu. İzmir’in kurtarılmasının ardından Cumhuriyet’e giden yol açılmış olacaktı.
Mustafa Kemal, Batı Cephesindeki tüm subay ve erlere okunmak üzere bir bildiri kaleme aldı.
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları;
Afyonkarahisar-Dumlupınar Büyük Meydan Muharebesi’nde, zalim ve mağrur bir ordunun temel varlığını inanılmayacak kadar az bir zamanda yok ettiniz.
Büyük ve seçkin ulusumuzun fedakârlıklarına layık olduğunuzu kanıtladınız.
Sahibimiz olan büyük Türk ulusu geleceğine güvenmekte haklıdır.
Savaş alanlarındaki başarı ve fedakârlıklarınızı yakından görüp izliyorum.
Ulusumuzun size olan övgülerinin iletilmesine aracılık etme görevinin arkasını bırakmayacak, sürekli olarak yerine getireceğim. Ödüllendirme için başkumandanlığa öneride bulunulmasını, cephe kumandanlığına buyurdum. Bütün arkadaşlarımın, Anadolu’da daha başka meydan muharebeleri de verileceğini göz önünde bulundurarak ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü ve yurtseverliğinin kaynaklarını kullanarak, yarışmayı bütün gücüyle sürdürmesini talep ederim.
Ordular, İlk Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”
Diyordu Mustafa Kemal
76 yaşında bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıyım. En büyük dileğim, milli bayramlarımızı coşkuyla kutlanması ve büyük zaferlerin, Atatürk gibi büyük kahramanların adının ve anısının sonsuza dek yaşatılmasıdır.
30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.
© Copyright 2024 - Yeni Manisa
E-mail : info@yenimanisa.com
gerekli
gerekli - yayımlanmayacak