Kentsel Dönüşüm, çarpık yapılaşmanın olduğu yerleşim alanlarında, ömrünü tamamlamış konutların yenilenmesi, yapılacak düzenlemelerle söz konusu alanın yeterli altyapıya, sosyal donatılara, ticari alanlara, kavuşturulması için yapılan çalışmalar süreçtir. Yılları kapsayan bu çalışmaların sonuç odaklı değil süreç odaklı olarak sürdürülmesi gerekir.
Ankara’da uygulanan Dikmen Vadisi Kentsel Dönüşüm Projesiyle ''Kentsel Dönüşüm'' kavramı kentsel planlamanın önemli bir aracı olarak ön plana çıkmıştır. 45 yıldır kesintisiz kooperatifçilik yapan bir kent kooperatifçisi olarak yapılan tüm çalışmaları izlemeye, konuyla ilgili olarak yazılanları okumaya, konuyu bilenlerle tartışmaya zaman ayırdım.
Kentsel Dönüşüm, kentimizde Laleli ve Mesir mahallelerinde başlatılan Kentsel Dönüşüm çalışmalarıyla gündeme gelmiş ve gündemde kalmıştır. Yapılan çalışmalar, hak sahipleri ile görüşmeler devam ediyor. Kentsel Dönüşümde sihirli sözcüğün “Uzlaşma” olduğu gün geçtikçe daha belirgin olarak ortaya çıkıyor. Kentsel dönüşüm için uzlaşma şart bunu anlamış olduk.
Kentsel dönüşüm sadece binaları yenilemek değildir, aynı zamanda yaşam çevresini yenileme, canlandırma ve dönüşümün uygulandığı bölgeye yeni bir kimlik kazandırma çalışmasını da içermektedir.
Yukarıda da belirttiğim gibi 45 yılıdır aralıksız kooperatifçilik yapıyorum. Bunun 30 yılı kent kooperatifçiliği ile geçti. Manisa’ya 15 bin konutluk yeni bir yerleşim alanı kazandırdığımızı düşünüyorum. Kent kooperatifçiliği konusunda, benim gibi çalışmasını aralıksız sürdüren yok gibi. Kentsel Dönüşüm konusunda da 30 yıl aralıksız çalışan, bir dostum var: Taner Topçu. Bildim bileli kentsel dönüşüm projelerinin koordinatörlüğünü yapıyor. Her buluştuğumuzda konumuz, kentsel dönüşüm ve kent kooperatifçiliği oluyor. Dile kolay Taner Topçu 40 bin hektar alanın dönüşümünde görev almış, projelerin koordinatörlüğünü danışmanlığını yüklenmiş. Manisa’da Laleli ve Mesir Mahallelerinde yapılan dönüşüm 70 hektarı kapsıyor.
Manisa’da yapılan Kentsel Dönüşüm Çalıştayı’nda da Kentsel Dönüşüme ilişkin düşüncelerimi paylaştım. Kentsel Dönüşüm karmaşık ve zor bir süreç. İşin matematiğini iyi kurmak gerekiyor. Hesaplar yapılırken, İlgili Bakanlığın, Yetki verilen belediyenin, hak sahiplerinin ve yapımı yüklenecek yüklenicinin projenin yapılabilirliği ve sürdürülebilirliğini göz önünde tutması gerekiyor. Kentsel dönüşümü değerlendirirken, siyasetten çok matematiği öne çıkarmalıyız.
Benim yaptığım incelemelere göre, Laleli ve Mesir Mahallelerinde yapılmak istenilen kentsel dönüşüm çalışması gerekli, yararlı ve yapılabilir bir projedir. Bu proje ile hak sahipleri, depreme dayanıklı, asansörlü, daha kullanışlı konutlara ve sosyal donatıları ticari alanları çoğalan, yolları genişleyen, otopark sorunu çözümlenen yeni bir yaşam alanına kavuşacaklardır. Uzlaşmak için çaba gösterilmeli.
Kentsel Dönüşümcü Taner Topçu’da önemli açıklamalarda bulundu. Yaptığı tanımı aklımda kaldığı kadarıyla aktarmak istiyorum. “Gecekondu Bölgeleri, Kaçak Yapılaşma Alanları, Eski Sanayi Siteleri Gibi Yıpranmış, Bozulmuş, Deprem Riski Taşıyan Veya Ekonomik, Sosyal, Yapısal Bakımlardan Çöküntü Alanı Haline Gelmiş Kent Parçalarının Kamusal Yetki kullanarak Topyekun İyileştirilmesi İçin Plan, Mülkiyet ve Fonksiyonların Yeniden Düzenlenmesidir. İşin matematiği çok önemlidir.”
Karabulutlar kaplamış gökyüzünü
Kırılmış kolumuz kanadımız
Silahlarımız alınmış ellerimizden
Ordularımız dağıtılmış.
İhanet çöreklenmiş ülkeme kara bir yılan gibi
Kenetlenmiş çenelerimiz suskunuz.
Oysa esas olan, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır.
Bu da ancak bağımsız kalmakla olur. Bağımsızlıktan yoksun olan uluslar karanlıktan kurtulamazlar
Türk’ün onuru, Türk’ün yetenekleri büyüktür Türk’e tutsak olarak yaşamaktansa ölmek yaraşır,
Öyleyse ya bağımsızlık ya ölüm diyordu Mustafa Kemal.
Ya bağımsızlık ya ölüm! 26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz başladı. Çarpışmalar sırasında Türk askeri, kahramanlık ve fedakârlıklarına yenilerini ekledi. Yeni bir destan yazılıyordu Anadolu’da alın teri göz nuru ve kanla yeni bir destan yazılıyordu Anadolu bozkırında.
Başkomutan Mustafa Kemal’in, 30 Ağustos 1922’de Zafertepe’den bizzat yönettiği Büyük Taarruz’la büyük bir zafer kazanıldı. Tarihe altın harflere yazılan 30 Ağustos Zaferi’nin ardından, Çalköy’de yıkık bir evin avlusunda kırık bir kağnı arabası çevresinde toplandı paşalar. Harita üzerinde durum değerlendirmesi yaptılar.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, yanındaki, İsmet Paşa ve Fevzi Çakmak Paşa’ya Yunan Ordusunun yeniden savunma düzenine geçmesini önlemek ve Yunanları mağlup etmek için İzmir’e girmenin şart olduğunu söylüyordu. İzmir’in kurtarılmasının ardından Cumhuriyet’e giden yol açılmış olacaktı.
Mustafa Kemal, Batı Cephesindeki tüm subay ve erlere okunmak üzere bir bildiri kaleme aldı.
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları;
Afyonkarahisar-Dumlupınar Büyük Meydan Muharebesi’nde, zalim ve mağrur bir ordunun temel varlığını inanılmayacak kadar az bir zamanda yok ettiniz.
Büyük ve seçkin ulusumuzun fedakârlıklarına layık olduğunuzu kanıtladınız.
Sahibimiz olan büyük Türk ulusu geleceğine güvenmekte haklıdır.
Savaş alanlarındaki başarı ve fedakârlıklarınızı yakından görüp izliyorum.
Ulusumuzun size olan övgülerinin iletilmesine aracılık etme görevinin arkasını bırakmayacak, sürekli olarak yerine getireceğim. Ödüllendirme için başkumandanlığa öneride bulunulmasını, cephe kumandanlığına buyurdum. Bütün arkadaşlarımın, Anadolu’da daha başka meydan muharebeleri de verileceğini göz önünde bulundurarak ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü ve yurtseverliğinin kaynaklarını kullanarak, yarışmayı bütün gücüyle sürdürmesini talep ederim.
Ordular, İlk Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”
Diyordu Mustafa Kemal
76 yaşında bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıyım. En büyük dileğim, milli bayramlarımızı coşkuyla kutlanması ve büyük zaferlerin, Atatürk gibi büyük kahramanların adının ve anısının sonsuza dek yaşatılmasıdır.
30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.
© Copyright 2024 - Yeni Manisa
E-mail : info@yenimanisa.com
gerekli
gerekli - yayımlanmayacak