Birine güler yüz gösterme, hatırını sorma, iyi davranma, sevgi gösterme, ödüllendirme anlamına gelen İltifat üzerine yazmak geldi bugün aklıma. Konu üzerine düşünürken, iltifat etmeyi yağcılık yapmak gibi anlayanların olduğunu bu nedenle, iltifatı ve alkışı kıt insanlara dönüşmekte olduğumuzu görerek üzülmedim desem yalan olmaz.
Başarılı insanı övmek, güzel sözler söylemek yağcılık değil insanlık görevidir. Karşılık beklemeden yapıldığında önem ve anlam kazanır.
“Marifet İltifata Tabidir. Müşterisiz Meta Zâyidir. İltifatsız Mal Zâyidir.” Şeklinde bir atasözümüz var. Sözün anlamı “Çok kaliteli bir mal üreten kişi, eğer o mala alıcı bulamıyorsa başarısının bir anlamı yoktur. Kişilerin başarıları takdir edildiği ve karşılığı verildiği müddetçe daha iyi sonuçlar elde edilir ve başarıların devamı sağlanır” şeklinde özetlenebilir.
Atasözünün, kişilerin başarıları takdir edildiği ve karşılığı verildiği müddetçe daha iyi sonuçlar elde edilir ve başarıların devamı sağlanır anlamına gelen “Marifet İltifata Tabidir” bölümü kullanıyor genellikle. Beceri ve başarıları ödüllendirmek gerektiğini vurgulamak üzere söylenir.
Uzun bir giriş oldu. Olsun konuyu daha iyi anlatabilmek için yaptım bu uzun girişi.
Kertimizde öne çıkan övgüye değer, kurumlar kuruluşlar ve kişiler var. Övgüye değer bir Organize Sanayi Bölgemiz var. Övgüye değer çalışmalar yapan sivil toplum kuruluşlarımız var. Övgüye değer iş insanlarımız var. Bunları yazmak bence etkin yurttaş olmanın kentli olmanın ülkesini ve kentini sevmenin gereğidir.
Bugün Manisa Valiliği Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Bürosunu ve büronun övgüyü hak eden Koordinatörü Ural Sevener ile çalışma arkadaşlarını yazacağım. Övgüler kişisel beklentiler olmadan yapıldığında güzel ve anlamlı olur. Benim kişisel beklentilerim hiç olmadı ve olmayacak. Benim beklentim ülkemin, kentimin ve yönetiminde olduğum kooperatiflerin gelişmesidir.
Bugün Manisa Valiliği Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Bürosunu Koordinatörlüğünün “Görev ve Çalışma Yönergesini okudum. Görevlerini okudum. Sayfam aldığı kadar özetlemek isterim:
Avrupa Birliği Başkanlığı ve İçişleri Bakanlığı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Daire Başkanlığı ile çalışmaları koordine etmek,
Avrupa Birliği İletişim Strateji ve Eylem Planını yerelde uygulamak, Avrupa Birliği Uygum Süreci içerisinde yerel teşkilatlar ile Merkezi teşkilatlar arasında Koordinasyonu sağlamak, Yerel Kurumlar arasında ki Avrupa Birliğine Uyum Sürecindeki çalışmalar konusunda işbirliğinin geliştirilmesine destek olmak,
Avrupa Birliği’nin yerel de yaşayan halka doğru şekilde anlatılmasını sağlamak,
Yerel Sivil Toplum Örgütlerinin Avrupa Birliği Konusunda doğru bilgilere ulaşmasını sağlamak,
Avrupa Birliği Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı kapsamında kurum/kuruluş ve Sivil Toplum Kurumlarına sunulun Hibe Fon Kaynaklarından yararlanmasını sağlamak için bilgilendirme yapmak,
Avrupa Birliği ve diğer Uluslararası ve Ulusal Hibe kaynaklarından yararlanılması için kurum/kuruluş ve Sivil Toplum örgütlerine eğitim vermek, teknik destek sağlamak, danışmanlık yapmak,
Bölge Kalkınma Ajansı çalışmalarına destek olmak,
İçişleri Bakanlığı Genelgesinde belirtilen Avrupa Birliğine Uyum Danışma ve Yönlendirme Kurulunu toplamak ve çalışmasını sağlamak, gerekli görülmesi durumlarda alt çalışma komisyonları kurmak ve çalıştırmak Avrupa Birliği sürecine ve Proje çalışmalarına yönelik Kamu-STK-Özel sektör arasındaki işbirliğini geliştirici faaliyetler düzenlemek Vali tarafından verilen diğer görevleri yapmak.
Ne güzel özetlenmiş değil mi? Proje Büroları Kaymakamlıklarda da var. Ortak çalışmalar nedeniyle Proje ofislerinde görevli olanların bazıları ile tanışma fırsatı buldum. Ortak özellikleri: işlerini bilmeleri ve sevmeleri, geceyi gündüze katacak kadar çalışkan ve idealist olmaları şeklinde özetlenebilir. Yunusemre Kaymakamlığı Proje Ofisinde görevli Ayşe İlhan ve Sefanur Aksakal Zafer Kalkınma Ajansınca desteklenecek projeler arasına giren Obasya Ekolojik Yaşam Merkezi Projemizi en güzel biçimde yazdılar. Proje ofislerinde görevli memurların öğretmenlerin proje yazmaları onlar içinde hizmet içi eğitim anlamına geliyor. Yaparak öğreniyorlar. Yeri gelmişken çok sevdiğim bir sözü de paylaşayım: “Anlatırsan Unuturum, Öğretirsen Hatırlarım, Beni Dahi Edersen Öğrenirim” Proje Ofislerinde görevli olanlar, kurslara katılıyorlar anlatılanı dinliyorlar, kendileri araştırıyorlar öğrenmeye çalışıyorlar ancak hepsi de yaparak proje yazarak öreniyorlar, projeleri kabul edildiğinde motive oluyorlar ve daha çok proje yazmak istiyorlar. Proje ofislerinde görevli memurların asıl işleri proje yazmak, yazanlara danışmanlık yapmak, proje anlayışının yaygınlaşmasına katkıda bulunmak olmalıdır.
Sözü fazla uzatmadan Manisa Valiliği AB ve Dış İlişkiler Bürosu Kuruluş, Görev ve Çalışma Yönergesi Amaç bölümünü ve yönergeden birkaç güzel, anlamlı ve yararlı maddeyi paylaşmak isterim. Doğal olarak özetleyerek yapacağım bu paylaşımları.
Amaç: “Manisa ilinin: Avrupa Birliğine adaylık sürecinde, Katılım Öncesi AB Mali Yardımlarından daha etkin bir şekilde yararlanılmasına yönelik olarak; kamu kurum ve kuruluşları, ilçe kaymakamlıkları, yerel yönetimler, üniversite, meslek kuruluşları, Kalkınma Ajansları ve Sivil Toplum Kuruluşları ile işbirliği içerisinde projeler yapılmasını sağlamak hazırlanan bu projelerin içerik bakımından gelişmesini temin etmek, proje üretmek isteyen kamu ve sivil kuruluşlar ile yerel idarelere proje ortağı bulmada yardımcı olmak, proje danışmanlığı yapmak, proje hazırlama ve yürütme konusunda talep edilen eğitimleri karşılamak, karşılaşılan konularda teknik destek sağlamak, kurumlar arasında koordinasyonu sağlamak, ilimizin diğer ulusal ve uluslararası fon kaynaklarından da yararlanılması için kamu kurum ve kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinin proje yazma, yürütme ve bilgilendirme konusunda ki çalışmaları gerçekleştirmek, şeklinde devam ediyor. Tümünü alamadığım için üzgünüm. Aslında ilgilenenlerin Yönergenin tümünü okumasında yarar var.
Manisa’da başarılı kurum ve kuruluşlarda var. Bu kuruluşların başarılı kadroları da var. Bu köşe yazımda Manisa Valiliği AB ve Dış İlişkiler Bürosunu ve Büronun Başarılı Koordinatörü Ural Sevener’i ve tanışma birlikte çalışma fırsatı bulduğum Yunusemre Kaymakamlığı Proje ofisinde görevli çalışkan proje uzmanlarını yazdım. Daha önce de AB projeleri konusunda deneyimli Saruhanlı İlçesinde görevli Oya Yavaş’ı yazmıştım. AB İPA’dan destek almak amacıyla Obasya için yazdığı, “Kültür Sınır Tanımaz” projemizde ilk elemeyi geçmiş bulunuyor.
Obasya olarak bugüne kadar 5 adet proje yazılımını sağladık 4 projemiz kabul edildi. Bir projemizde ilk elemeyi geçti bekliyoruz.
Manisa Valisi, Sayın Yaşar Karadeniz’in, Yunusemre Kaymakamı Sayın Atilla Kantay, Saruhanlı Kaymakamı Sayın Necmettin Yalınalp ve diğer kaymakamlarımızın Proje konusuna önem verdiklerini ve gerekli özen gösterdiklerini görmek Manisalı yurttaşlar olarak bizi sevindiriyor. Başarılarının daim olmasını diliyorum. Gecesini gündüzüne katarak projeler hazırlayan ilçelerimizin ilimizin ve ülkemizin kalkınmasına katkıda bulunan başta Ural Sevener olmak proje ofisi çalışanlarının da tümünü yürekten kutluyorum. Emekleri hiç unutulmayacaktır. Adları hazırladıkları projelerle hep anılacaktır…
Karabulutlar kaplamış gökyüzünü
Kırılmış kolumuz kanadımız
Silahlarımız alınmış ellerimizden
Ordularımız dağıtılmış.
İhanet çöreklenmiş ülkeme kara bir yılan gibi
Kenetlenmiş çenelerimiz suskunuz.
Oysa esas olan, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır.
Bu da ancak bağımsız kalmakla olur. Bağımsızlıktan yoksun olan uluslar karanlıktan kurtulamazlar
Türk’ün onuru, Türk’ün yetenekleri büyüktür Türk’e tutsak olarak yaşamaktansa ölmek yaraşır,
Öyleyse ya bağımsızlık ya ölüm diyordu Mustafa Kemal.
Ya bağımsızlık ya ölüm! 26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz başladı. Çarpışmalar sırasında Türk askeri, kahramanlık ve fedakârlıklarına yenilerini ekledi. Yeni bir destan yazılıyordu Anadolu’da alın teri göz nuru ve kanla yeni bir destan yazılıyordu Anadolu bozkırında.
Başkomutan Mustafa Kemal’in, 30 Ağustos 1922’de Zafertepe’den bizzat yönettiği Büyük Taarruz’la büyük bir zafer kazanıldı. Tarihe altın harflere yazılan 30 Ağustos Zaferi’nin ardından, Çalköy’de yıkık bir evin avlusunda kırık bir kağnı arabası çevresinde toplandı paşalar. Harita üzerinde durum değerlendirmesi yaptılar.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, yanındaki, İsmet Paşa ve Fevzi Çakmak Paşa’ya Yunan Ordusunun yeniden savunma düzenine geçmesini önlemek ve Yunanları mağlup etmek için İzmir’e girmenin şart olduğunu söylüyordu. İzmir’in kurtarılmasının ardından Cumhuriyet’e giden yol açılmış olacaktı.
Mustafa Kemal, Batı Cephesindeki tüm subay ve erlere okunmak üzere bir bildiri kaleme aldı.
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları;
Afyonkarahisar-Dumlupınar Büyük Meydan Muharebesi’nde, zalim ve mağrur bir ordunun temel varlığını inanılmayacak kadar az bir zamanda yok ettiniz.
Büyük ve seçkin ulusumuzun fedakârlıklarına layık olduğunuzu kanıtladınız.
Sahibimiz olan büyük Türk ulusu geleceğine güvenmekte haklıdır.
Savaş alanlarındaki başarı ve fedakârlıklarınızı yakından görüp izliyorum.
Ulusumuzun size olan övgülerinin iletilmesine aracılık etme görevinin arkasını bırakmayacak, sürekli olarak yerine getireceğim. Ödüllendirme için başkumandanlığa öneride bulunulmasını, cephe kumandanlığına buyurdum. Bütün arkadaşlarımın, Anadolu’da daha başka meydan muharebeleri de verileceğini göz önünde bulundurarak ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü ve yurtseverliğinin kaynaklarını kullanarak, yarışmayı bütün gücüyle sürdürmesini talep ederim.
Ordular, İlk Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”
Diyordu Mustafa Kemal
76 yaşında bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıyım. En büyük dileğim, milli bayramlarımızı coşkuyla kutlanması ve büyük zaferlerin, Atatürk gibi büyük kahramanların adının ve anısının sonsuza dek yaşatılmasıdır.
30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.
© Copyright 2023 - Yeni Manisa
E-mail : info@yenimanisa.com
gerekli
gerekli - yayımlanmayacak