Sebze fiyatlarını bölgeler ve iller arası nakliyenin ve aracıların yükselttiği biliniyor.
Tüketicilerin sebzeleri daha uygun fiyata alabilmesi nasıl sağlanır sorusuna yanıt bulmalıyız. Bunu sağlamanın etkili yollarından birisi de vatandaşın ihtiyacı olan sebzeyi kendisinin yetiştirebilmesi yolunun açılmasıdır. Sebzeleri kentlerde oturanların kendisinin yetiştirebilmesi, birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi Kent Bahçeleri de denilen Hobi Bahçeleri ile mümkün olabilir. Burada anahtar sözcük Hobi Bahçeleri…
Avrupa Birliği, Hobi Bahçelerinin yapımı için İPARD (Katılım Öncesi Yardım Aracı) ve TKDK (Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu) aracılığı ile hibe desteği vereceğini yurttaşlara duyuruyor. Ancak ülkemizde Hobi Bahçelerinin yapımını sağlayacak yasal altyapı olmadığı için bu destekten kimse yararlanamıyor. Bu konudaki eksiklik biliniyor bilinmesine de ancak nedense bir türlü giderilmiyor. Kaynak var, istek var ancak yasal dayanak yok. Ülkemizde olmayan başka bir şey daha var, bakanlıklar ve bakanlıklardaki birimler arasında koordinasyon yok. Yapılacak iş çok basit: Bir yetkili talimat verecek. Hobi bahçeleri için bir yönetmelik hazırlanacak ve yürürlüğe konulacak. Bir de, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı denetiminde hobi bahçelerinin kurulup sürdürülebilmesi için Hobi Bahçeleri Kooperatifi Ana Sözleşmesi hazırlanacak o kadar.
Topraktan ve doğadan kopup kentlerin beton yığınları içinde sıkışıp kaldık. Yoğun iş temposu ve giderek gelişen teknoloji ve kablosuz iletişim araçlarının yarattığı elektromanyetik kirlilik nedeniyle stres, depresyon, panik atak gibi rahatsızlıkların çoğaldığını görüyoruz. Kentlerimizde fiziki çevre ile sosyal çevre sürekli etkileşim içinde. Yapılan tüm araştırmalar, insanın içinde yaşadığı fiziksel çevrenin sağlığı ve mutluluğu için önemli olduğunu kanıtlıyor. Kentlerde beton yığınları arasında sıkışıp kalan insanlar için, Yeşil Terapi olarak adlandırabileceğimiz, toprakla meşgul olmak, iyi tasarlanmış, bahçelerde üretim yapmak öneriliyor.
Yaklaşık üç yıldır, çalmadığım kapı kalmadı. Ancak, Hobi Bahçeleri konusunda yaptığımız girişimlerin tümü sonuçsuz kaldı. Bizi dinleyenler hep “haklısınız” dediler demesine de gerekli düzenlemeyi bir türlü yapmadılar. Görüştüklerimin tümü, sorumluluk yüklenerek, çalışarak, sorun çözmek yerine, sorunu ötelediler. Hem “Hobi Bahçelerine hibe veriyoruz” deniliyor. Hem de hobi bahçelerinin yapılmasını sağlayacak düzenleme yapılmıyor. Bundan çok güzel bir Aziz Nesin öyküsü çıkarılabilir diye düşünüyorum. Girişimlerimden bir sonuç alamazsam, öykünün yazılmasına başlarım herhalde. Öykü mü olur roman mı olur bilmiyorum. Belki film bile olur.
Biz, kentlerde yaşayanlar olarak doğayı, yeşili, bitki ekip biçmeyi, domatesi dalından koparmayı çok özledik. Ve çözüm olarak, hobi bahçelerini görüyoruz. Hobi bahçeleri aile ekonomisine katkı sağlarken sağlıklı beslenmenin ve sağlıklı yaşamın yolunu da açmış olacaktır.
İçinde ufak bir kulübenin de olacağı 150 metrekareden büyük olmayan bir alanda, büyük bir ailenin tüm ihtiyacını karşılayacak sebze üretimi yapılabilir.
Hobi Bahçeleri konusunda BİMER’e (Başbakanlık İletişim Merkezi) yaptığım başvuruya, birçok ilgili kurum ve kuruluştan görüş alındıktan sonra, “Öneriniz, yapılacak ilk düzenlemede dikkate alınacaktır” denildi. Ancak bugüne kadar hiç bir düzenleme yapılmadı. Şimdi de konuyu Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezine yazdım. Önerim, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına iletildi. Bakalım daha nereleri dolaşacak ve ardından nasıl yanıt verilecek? Sonucu merakla bekliyorum. Birde Ankara’ya gidip ilgililere ulaşmaya çalışacağım. El attığım her işi sonuca ulaştırmadan mutlu olamıyorum. Benim yaşamımda vazgeçmek gibi bir sözcük olmadı hiçbir zaman. Sonuç alana, ülkemizde hobi bahçelerinin kurulmasının yolu açılana kadar mücadeleye devam edeceğim.
Her düzeydeki ilgililerin ve yetkililerin katkılarını bekliyorum. Gelin bu sorunu birlikte çözelim. Sorun çözmenin coşkusunu da birlikte yaşayalım. Domatesi dalından koparmak için Hobi Bahçelerinin kurulmasının yolunu açalım…
Karabulutlar kaplamış gökyüzünü
Kırılmış kolumuz kanadımız
Silahlarımız alınmış ellerimizden
Ordularımız dağıtılmış.
İhanet çöreklenmiş ülkeme kara bir yılan gibi
Kenetlenmiş çenelerimiz suskunuz.
Oysa esas olan, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır.
Bu da ancak bağımsız kalmakla olur. Bağımsızlıktan yoksun olan uluslar karanlıktan kurtulamazlar
Türk’ün onuru, Türk’ün yetenekleri büyüktür Türk’e tutsak olarak yaşamaktansa ölmek yaraşır,
Öyleyse ya bağımsızlık ya ölüm diyordu Mustafa Kemal.
Ya bağımsızlık ya ölüm! 26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz başladı. Çarpışmalar sırasında Türk askeri, kahramanlık ve fedakârlıklarına yenilerini ekledi. Yeni bir destan yazılıyordu Anadolu’da alın teri göz nuru ve kanla yeni bir destan yazılıyordu Anadolu bozkırında.
Başkomutan Mustafa Kemal’in, 30 Ağustos 1922’de Zafertepe’den bizzat yönettiği Büyük Taarruz’la büyük bir zafer kazanıldı. Tarihe altın harflere yazılan 30 Ağustos Zaferi’nin ardından, Çalköy’de yıkık bir evin avlusunda kırık bir kağnı arabası çevresinde toplandı paşalar. Harita üzerinde durum değerlendirmesi yaptılar.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, yanındaki, İsmet Paşa ve Fevzi Çakmak Paşa’ya Yunan Ordusunun yeniden savunma düzenine geçmesini önlemek ve Yunanları mağlup etmek için İzmir’e girmenin şart olduğunu söylüyordu. İzmir’in kurtarılmasının ardından Cumhuriyet’e giden yol açılmış olacaktı.
Mustafa Kemal, Batı Cephesindeki tüm subay ve erlere okunmak üzere bir bildiri kaleme aldı.
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları;
Afyonkarahisar-Dumlupınar Büyük Meydan Muharebesi’nde, zalim ve mağrur bir ordunun temel varlığını inanılmayacak kadar az bir zamanda yok ettiniz.
Büyük ve seçkin ulusumuzun fedakârlıklarına layık olduğunuzu kanıtladınız.
Sahibimiz olan büyük Türk ulusu geleceğine güvenmekte haklıdır.
Savaş alanlarındaki başarı ve fedakârlıklarınızı yakından görüp izliyorum.
Ulusumuzun size olan övgülerinin iletilmesine aracılık etme görevinin arkasını bırakmayacak, sürekli olarak yerine getireceğim. Ödüllendirme için başkumandanlığa öneride bulunulmasını, cephe kumandanlığına buyurdum. Bütün arkadaşlarımın, Anadolu’da daha başka meydan muharebeleri de verileceğini göz önünde bulundurarak ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü ve yurtseverliğinin kaynaklarını kullanarak, yarışmayı bütün gücüyle sürdürmesini talep ederim.
Ordular, İlk Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”
Diyordu Mustafa Kemal
76 yaşında bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıyım. En büyük dileğim, milli bayramlarımızı coşkuyla kutlanması ve büyük zaferlerin, Atatürk gibi büyük kahramanların adının ve anısının sonsuza dek yaşatılmasıdır.
30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.
© Copyright 2023 - Yeni Manisa
E-mail : info@yenimanisa.com
gerekli
gerekli - yayımlanmayacak