Empati yapanların giderek azaldığı toplumda sanırım empatiyi anlatmak köre fili tanımlamak kadar zor olacak.
Oysa tanım çok kısa, kendimizi başka birinin yerine koyabiliyorsak empati yapmış oluyoruz. Bu kadar basit işte. Empati yapmadığımızda tartışma büyüyor, iletişim zorlaşıyor. Tartışmanın bir yerinde kendimizi karşımızdakinin yerine koyabilsek anlamaya çalışsak, cevap hazırlama yerine dinleyebilsek sanırım kavgalar büyümez. İletişimler el sıkışarak anlaşarak, sevgiyi ve bilgiyi paylaşarak devam eder, iki tarafta mutlu olur.
Empati yerine eşduyum diyende oluyor ama bence aynı anlamı vermiyor. Empati deyip duruyoruz ama her geçen gün empati yeteneğimiz biraz daha fazla eksiliyor. Ne yazık ki, empati kurmaktan azar azar uzaklaştığımızı, daha anlayışsız, biraz daha duyarsız, biraz daha bencil insanlar haline geldiğimizi görüyor gözlüyoruz. Televizyonda izlediklerimiz bize kötü örnek oluyor. Her gün kavga ediyorlar, birleştikleri noktaları öne çıkarmak yerine ayrıştıkları noktaları büyütüyorlar sineği deve yapıyorlar. Bazen de deveyi sinek gibi göstermekten geri durmuyorlar.
Empati yapmayı özümseyerek öğrenmemizde ne barış kardeşlik dayanışma ne de demokrasi güçlenir.
Kişinin başka birinin istek ve duygularını anlayabilmesi, başka birinin halini kavrayabilmesi neden bu kadar zor oluyor ki?
Humanistik yaklaşımın önemli kurucularından biri olan Amerikalı psikolog Carl Ransom Rogers “Empati; bir kişinin kendisini karşısındakinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısından bakması, onun duygu ve düşüncelerini doğru bir şekilde anlaması ve anladığını göstermesidir.” diyor. Ünlü psikoloğun bu tanımında empatinin oluşması için gerekli olan üç temel kuraldan da bahsedilmiştir. Bunlar; kişinin kendisini karşısındaki kişi yerine koyarak, olaylara onun bakış açısıyla bakması, karşıdakinin duygu ve düşünceleri doğru bir şekilde anlaması ve o kişiyi anladığını belli etmesidir.
Kullanmasak da hepimizin empati yeteneğinin var olduğunu düşünüyorum. Sadece farkındalık yaratmak gerekiyor. Bebekler üzerinde yapılan araştırmalar da bu saptamanın doğru olduğunun anlaşıldığı belirtiliyor. Doğuştan var olan empati yeteneğimiz, kullanmadığımız için tıpkı çalıştırılmayan bir kas gibi köreliyor.
Empati yapmanın temelinde karşı tarafı anlama amacının güdüldüğünü biliyoruz. Bunun için de önce iyi bir dinleyici olmak şart. İyi bir dinleyici olmak için dikkat etmemiz gereken noktalar var: Karşımızdaki kişiye kulak vermeden onun söylediklerini anlayamayız. Karşımızdakini anlamadan iletişimi sürdüremeyiz. Bizde anlattıklarımızı açık anlaşılır biçimde anlatmalıyız. Sesimizi fazla yükseltmeden, germeden gerilmeden anlatmalıyız. Hepimiz iyi biliyoruz ki, birçok kişinin söylenenlere karşı kulaklarını kapatma gibi kötü bir alışkanlığı var. Ne yazık ki bunu pek çoğumuz yapıyoruz. Karşı tarafın ne söylediğinden daha çok, ona ne cevap vereceğimize ya da duymak istediğimiz şeye odaklanıyoruz. Böyle yaparak sağlıklı iletişimin önüne duvarlar örmüş oluyoruz.
Sözü fazla uzatmanın gereği yok, iletişim için iyi konuşmacı olmanın yanında iyi dinleyici olmak gerekiyor. Dediğim dedik çaldığım düdük denilmemesi gerekiyor. Sadece ikna etmeye değil ikna olmaya da kapıların açık tutulması gerekiyor. İknada edebiliriz, iknada olabiliriz. Anlaşamasak bile, konuşmayı dostlukla bitirmeliyiz. Sorunlarımızın kökeninde iletişim kuramamak ve empati yapamamak olduğunu bildiğimizde ilk adımı atmış oluruz. Hepimizin empati yaparak sağlıklı iletişimler kurmasını diliyorum…
Karabulutlar kaplamış gökyüzünü
Kırılmış kolumuz kanadımız
Silahlarımız alınmış ellerimizden
Ordularımız dağıtılmış.
İhanet çöreklenmiş ülkeme kara bir yılan gibi
Kenetlenmiş çenelerimiz suskunuz.
Oysa esas olan, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır.
Bu da ancak bağımsız kalmakla olur. Bağımsızlıktan yoksun olan uluslar karanlıktan kurtulamazlar
Türk’ün onuru, Türk’ün yetenekleri büyüktür Türk’e tutsak olarak yaşamaktansa ölmek yaraşır,
Öyleyse ya bağımsızlık ya ölüm diyordu Mustafa Kemal.
Ya bağımsızlık ya ölüm! 26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz başladı. Çarpışmalar sırasında Türk askeri, kahramanlık ve fedakârlıklarına yenilerini ekledi. Yeni bir destan yazılıyordu Anadolu’da alın teri göz nuru ve kanla yeni bir destan yazılıyordu Anadolu bozkırında.
Başkomutan Mustafa Kemal’in, 30 Ağustos 1922’de Zafertepe’den bizzat yönettiği Büyük Taarruz’la büyük bir zafer kazanıldı. Tarihe altın harflere yazılan 30 Ağustos Zaferi’nin ardından, Çalköy’de yıkık bir evin avlusunda kırık bir kağnı arabası çevresinde toplandı paşalar. Harita üzerinde durum değerlendirmesi yaptılar.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, yanındaki, İsmet Paşa ve Fevzi Çakmak Paşa’ya Yunan Ordusunun yeniden savunma düzenine geçmesini önlemek ve Yunanları mağlup etmek için İzmir’e girmenin şart olduğunu söylüyordu. İzmir’in kurtarılmasının ardından Cumhuriyet’e giden yol açılmış olacaktı.
Mustafa Kemal, Batı Cephesindeki tüm subay ve erlere okunmak üzere bir bildiri kaleme aldı.
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları;
Afyonkarahisar-Dumlupınar Büyük Meydan Muharebesi’nde, zalim ve mağrur bir ordunun temel varlığını inanılmayacak kadar az bir zamanda yok ettiniz.
Büyük ve seçkin ulusumuzun fedakârlıklarına layık olduğunuzu kanıtladınız.
Sahibimiz olan büyük Türk ulusu geleceğine güvenmekte haklıdır.
Savaş alanlarındaki başarı ve fedakârlıklarınızı yakından görüp izliyorum.
Ulusumuzun size olan övgülerinin iletilmesine aracılık etme görevinin arkasını bırakmayacak, sürekli olarak yerine getireceğim. Ödüllendirme için başkumandanlığa öneride bulunulmasını, cephe kumandanlığına buyurdum. Bütün arkadaşlarımın, Anadolu’da daha başka meydan muharebeleri de verileceğini göz önünde bulundurarak ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü ve yurtseverliğinin kaynaklarını kullanarak, yarışmayı bütün gücüyle sürdürmesini talep ederim.
Ordular, İlk Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”
Diyordu Mustafa Kemal
76 yaşında bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıyım. En büyük dileğim, milli bayramlarımızı coşkuyla kutlanması ve büyük zaferlerin, Atatürk gibi büyük kahramanların adının ve anısının sonsuza dek yaşatılmasıdır.
30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.
© Copyright 2023 - Yeni Manisa
E-mail : info@yenimanisa.com
gerekli
gerekli - yayımlanmayacak