Yarın araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu'yu anacağız özlemle, saygıyla ve rahmetle.
Uğur Mumcu'yu anarken yazımın konusu basın özgürlüğü olsun istedim.
Basın özgür olmalıdır.
Basın yurttaşın doğruları öğrenebilme hakkının güvencesidir.
Demokrasinin olmazsa olmazıdır basın.
Gelişmiş demorkarasilerde basın ne kısıtlanır ne susturulur.
Anayasamızın basın özgürlüğünü güvenceye alan maddesi şöyledir:
Madde 28 Basın hürdür, sansür edilemez… Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesine göre basın:
Herkes düşünce ve ifade özgürlüğü hakkına sahiptir; bu hak serbestçe düşünme, hangi yoldan ve nereden olursa olsun bilgi ve görüş alma, araştırma ve yayma özgürlüğünü içerir.
Sınır Tanımayan Gazeteciler’e göre, dünya nüfusunun üçte birinden fazlası basın özgürlüğünün olmadığı ülkelerde yaşamaktadır. Basın özgürlüğünü izleyen diğer kuruluşlar arasında Uluslararası Gazeteciler Federasyonu da yer almaktadır.
Basının bağımsızlığı, basın özgürlüğü kavramıyla yakından ilişkilidir. Bir demokraside medyanın iyi işleyebilmesi için, hem siyasi hem de ekonomik müdahalelere karşı özgür olması gerekmektedir.
Kamuoyunun aydınlatıcısı, adaletin habercisi ve demokrasinin temelidir basın. Gazetecinin görevi, gerçeği arayarak ve olaylarla ilgili adil kapsamlı bir haber yaparak bu amaca hizmet etmektir. Her türlü medyadan ve uzmanlık alanından gelen gazeteciler, vicdanının sesini dinleyerek halka eksiksiz bir şekilde ve dürüstçe hizmet vermeye çalışır. Mesleki dürüstlük bir gazetecinin güvenilirliğinin temel taşıdır. Güvenilir gazeteciler, demokrasinin de güvencesidirler.
"Bana hizmet edersen, benim amaçlarıma ulaşmamı kolaylaştırmak için çalışırsan sana destek olurum senin faaliyetlerine izin veririm. İstemediklerimi yazarsan, sana ödeyemeyeceğin cezalar keserim." denilen ve gazeteciliğin zorlaştırıldığı bir ülkede demokrasiden söz edilemez.
Peki basın, denetlenmeyecek mi? Denetlenecek elbet. Basın için denetim, ÖZDENETİM'dir. Basın kendini denetleyecek. Özdenetim de bir hesap verme biçimidir. Medya, kamuoyunun özgür ve bağımsız bir medyaya erişim hakkını savunmak için yasal düzenlemelere ihtiyaç duymaksızın, yanlışlıkları yoluna koyma konusunda kamuoyuna güvence vermeyi hedefler. Bunu başardığında okuyucunun güvenini kazanmış olur.
Medya için etkili denetim özdenetimdir.
Özdenetimde başarılı olan medya, baskılara karşı durmayı da başarır.
Medya kuruluşları konusunda yarışma olduğu kadar, dayanışma da olmalıdır.
Medya dayanışmasının amacı birlikte varolmayı sağlamakdır.
"Sadece ben olayım. Diğerleri batsın ben kalayım." diyen bir gazete yada gazeteci, başına bir iş geldiğinde yalnız kalmaya mahkumdur.
Gazeteciler dayanışmada topluma örnek olmalılar.
Demokrasi kendi kendini denetleyebilen özgür basınla güçlenir ve gelişir...
Karabulutlar kaplamış gökyüzünü
Kırılmış kolumuz kanadımız
Silahlarımız alınmış ellerimizden
Ordularımız dağıtılmış.
İhanet çöreklenmiş ülkeme kara bir yılan gibi
Kenetlenmiş çenelerimiz suskunuz.
Oysa esas olan, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır.
Bu da ancak bağımsız kalmakla olur. Bağımsızlıktan yoksun olan uluslar karanlıktan kurtulamazlar
Türk’ün onuru, Türk’ün yetenekleri büyüktür Türk’e tutsak olarak yaşamaktansa ölmek yaraşır,
Öyleyse ya bağımsızlık ya ölüm diyordu Mustafa Kemal.
Ya bağımsızlık ya ölüm! 26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz başladı. Çarpışmalar sırasında Türk askeri, kahramanlık ve fedakârlıklarına yenilerini ekledi. Yeni bir destan yazılıyordu Anadolu’da alın teri göz nuru ve kanla yeni bir destan yazılıyordu Anadolu bozkırında.
Başkomutan Mustafa Kemal’in, 30 Ağustos 1922’de Zafertepe’den bizzat yönettiği Büyük Taarruz’la büyük bir zafer kazanıldı. Tarihe altın harflere yazılan 30 Ağustos Zaferi’nin ardından, Çalköy’de yıkık bir evin avlusunda kırık bir kağnı arabası çevresinde toplandı paşalar. Harita üzerinde durum değerlendirmesi yaptılar.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, yanındaki, İsmet Paşa ve Fevzi Çakmak Paşa’ya Yunan Ordusunun yeniden savunma düzenine geçmesini önlemek ve Yunanları mağlup etmek için İzmir’e girmenin şart olduğunu söylüyordu. İzmir’in kurtarılmasının ardından Cumhuriyet’e giden yol açılmış olacaktı.
Mustafa Kemal, Batı Cephesindeki tüm subay ve erlere okunmak üzere bir bildiri kaleme aldı.
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları;
Afyonkarahisar-Dumlupınar Büyük Meydan Muharebesi’nde, zalim ve mağrur bir ordunun temel varlığını inanılmayacak kadar az bir zamanda yok ettiniz.
Büyük ve seçkin ulusumuzun fedakârlıklarına layık olduğunuzu kanıtladınız.
Sahibimiz olan büyük Türk ulusu geleceğine güvenmekte haklıdır.
Savaş alanlarındaki başarı ve fedakârlıklarınızı yakından görüp izliyorum.
Ulusumuzun size olan övgülerinin iletilmesine aracılık etme görevinin arkasını bırakmayacak, sürekli olarak yerine getireceğim. Ödüllendirme için başkumandanlığa öneride bulunulmasını, cephe kumandanlığına buyurdum. Bütün arkadaşlarımın, Anadolu’da daha başka meydan muharebeleri de verileceğini göz önünde bulundurarak ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü ve yurtseverliğinin kaynaklarını kullanarak, yarışmayı bütün gücüyle sürdürmesini talep ederim.
Ordular, İlk Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”
Diyordu Mustafa Kemal
76 yaşında bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıyım. En büyük dileğim, milli bayramlarımızı coşkuyla kutlanması ve büyük zaferlerin, Atatürk gibi büyük kahramanların adının ve anısının sonsuza dek yaşatılmasıdır.
30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.
© Copyright 2024 - Yeni Manisa
E-mail : info@yenimanisa.com
gerekli
gerekli - yayımlanmayacak