Atatürk sevgisi, dipten gelen bir dalga gibi, yükseliyor, büyüyerek varlığını hissettiriyor.
Büyük bir oy farkıyla Fenerbahçe Başkanlığı’na seçilen Ali Koç’un en çok alkışlanan ve en çok paylaşılan cümlesi “ Atatürk’ün hangi takımı tuttuğu önemli değil. Önemli olan hangi takımın onun yolundan gittiğidir.” şeklindeki veciz cümlesi olmuştur.
Son yıllarda bakıyorum da, en çok alkışı Atatürk alıyor. Bir yerde konuşmacı Atatürk’ten söz ettiğinde, insanlar “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganları atmaya başlıyor. İnsanların gözleri parlıyor.
Anıtkabir milli bayramlarda dolup taşıyor. Birçok kurum ve kuruluş ücretsiz olarak, Atatürk’ün Nutuk adlı eserini dağıtıyor. Gelincik tarlasına dönen meydanlarda, Atatürk posterleri dalgalanıyor.
Sanki Türk milleti Atatürk’ü yeniden keşfediyor. Kurtuluşu Atatürk’ün gösterdiği bilimin aydınlattığı çağdaş uygarlık yoluna yönelmede görüyor.
İstanbul’da yeni yapılan hava limanına Atatürk adı verilsin diyenlerin sayısı çoğalıyor. Bende bunu gönülden isteyenlerden birisiyim. Karşı çıkanlar “Atatürk adı var” diyorlar. Evet, Atatürk Havalimanı var ama yeni havalimanı açılınca kapatılacak. Atatürk adı verilen başka Havalimanı yok. O zaman yeni havalimanının adı Atatürk Havalimanı olmalı mutlaka. Bunun yapılması milleti kaynaştırır, ulusal bütünlüğü güçlendirir. Bence hiç tartışılmadan, yeni havalimanına “Atatürk Havalimanı” adı verilmelidir…
"Yurtta Barış, Dünyada Barış" diyen Atatürk'ü, yıkılmaya, parçalanmaya yüz tutmuş, köhnemiş bir imparatorluktan genç bir Cumhuriyet kuran Atatürk'ü her fırsatta özlemle anıyoruz, sadece anmıyor anlamaya çalışıyoruz.
Çağdaşı olan tüm liderler unutulmuşken, söyledikleri yolumuzu aydınlatan Atatürk, milletinin yüreğimizde yaşıyor.
Yıllardır, “Atam İzindeyiz” dedik durduk. "Atam İzindeyiz." demek yerine, "Atam Yolundayız." Demenin daha doğru olacağını düşünüyorum. İzinde olmanın sınırları belliyken, yolunda olmanın sınırları değişime ve gelişmeye açıktır. Atatürkçü olmak, izinde olmayı değil, gösterdiği yolda ilerleyerek çağdaş uygarlık düzeyine ulaşıp aşmayı gerektirir.
Atatürk’ün gösterdiği, bilimin aydınlattığı çağdaş uygarlık yolu bizi ortaçağ karanlığından kurtarıp aydınlığa çıkaracak tek yoldur. Atatürk'ü farklı yapan, lider yapan, önder yapan, büyük yapan, sevgisini yüreğimizde yaşatan, bize bilimin aydınlattığı çağdaş uygarlık yolunu göstermiş olmasıdır. Çağın lideri olmasıdır. Her başımız dara düştüğünde Atatürk'ün Söylevini yeniden okumalıyız. Bize gösterdiği bilimin aydınlattığı çağdaş uygarlık yolunun neresinde olduğumuz sorgulamalıyız.
Atatürkçü olmak, barıştan yana olmaktır. Atatürkçü olmak, birliği bütünlüğü savunmak, kurduğu cumhuriyete sahip çıkmak ve güçlendirmektir.
Önümüzdeki seçimleri, göreceksiniz Atatürk’ün yolundan gidenler kazanacak. Cumhuriyet demokrasi ile taçlanarak ilelebet yaşayacak…
Karabulutlar kaplamış gökyüzünü
Kırılmış kolumuz kanadımız
Silahlarımız alınmış ellerimizden
Ordularımız dağıtılmış.
İhanet çöreklenmiş ülkeme kara bir yılan gibi
Kenetlenmiş çenelerimiz suskunuz.
Oysa esas olan, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır.
Bu da ancak bağımsız kalmakla olur. Bağımsızlıktan yoksun olan uluslar karanlıktan kurtulamazlar
Türk’ün onuru, Türk’ün yetenekleri büyüktür Türk’e tutsak olarak yaşamaktansa ölmek yaraşır,
Öyleyse ya bağımsızlık ya ölüm diyordu Mustafa Kemal.
Ya bağımsızlık ya ölüm! 26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz başladı. Çarpışmalar sırasında Türk askeri, kahramanlık ve fedakârlıklarına yenilerini ekledi. Yeni bir destan yazılıyordu Anadolu’da alın teri göz nuru ve kanla yeni bir destan yazılıyordu Anadolu bozkırında.
Başkomutan Mustafa Kemal’in, 30 Ağustos 1922’de Zafertepe’den bizzat yönettiği Büyük Taarruz’la büyük bir zafer kazanıldı. Tarihe altın harflere yazılan 30 Ağustos Zaferi’nin ardından, Çalköy’de yıkık bir evin avlusunda kırık bir kağnı arabası çevresinde toplandı paşalar. Harita üzerinde durum değerlendirmesi yaptılar.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, yanındaki, İsmet Paşa ve Fevzi Çakmak Paşa’ya Yunan Ordusunun yeniden savunma düzenine geçmesini önlemek ve Yunanları mağlup etmek için İzmir’e girmenin şart olduğunu söylüyordu. İzmir’in kurtarılmasının ardından Cumhuriyet’e giden yol açılmış olacaktı.
Mustafa Kemal, Batı Cephesindeki tüm subay ve erlere okunmak üzere bir bildiri kaleme aldı.
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları;
Afyonkarahisar-Dumlupınar Büyük Meydan Muharebesi’nde, zalim ve mağrur bir ordunun temel varlığını inanılmayacak kadar az bir zamanda yok ettiniz.
Büyük ve seçkin ulusumuzun fedakârlıklarına layık olduğunuzu kanıtladınız.
Sahibimiz olan büyük Türk ulusu geleceğine güvenmekte haklıdır.
Savaş alanlarındaki başarı ve fedakârlıklarınızı yakından görüp izliyorum.
Ulusumuzun size olan övgülerinin iletilmesine aracılık etme görevinin arkasını bırakmayacak, sürekli olarak yerine getireceğim. Ödüllendirme için başkumandanlığa öneride bulunulmasını, cephe kumandanlığına buyurdum. Bütün arkadaşlarımın, Anadolu’da daha başka meydan muharebeleri de verileceğini göz önünde bulundurarak ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü ve yurtseverliğinin kaynaklarını kullanarak, yarışmayı bütün gücüyle sürdürmesini talep ederim.
Ordular, İlk Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”
Diyordu Mustafa Kemal
76 yaşında bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıyım. En büyük dileğim, milli bayramlarımızı coşkuyla kutlanması ve büyük zaferlerin, Atatürk gibi büyük kahramanların adının ve anısının sonsuza dek yaşatılmasıdır.
30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.
© Copyright 2024 - Yeni Manisa
E-mail : info@yenimanisa.com
gerekli
gerekli - yayımlanmayacak